Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan, bugünkü yazısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
İŞTE AHMET HAKAN'IN YAZISI
Gençliğimde radikal eylemlerden çok hoşlanırdım.
Yumruklar havaya kalktığında heyecanlanırdım.
Herhangi bir korsan gösteri sırasında kendimden geçerdim.
Duvarlara yazı yazmak, yaşama sevinci verirdi bana.
Hep birlikte slogan atmak, hayata bağlardı beni.
Boykot, direniş... En sevdiğim kelimelerdi.
Bizim millet sevmez anarşiyi, kaosu falan
Fakat çok sonra fark ettim ki...
Bizim milletin büyük çoğunluğu, hoşlanmıyor böyle şeylerden.
Sağcı olsun, solcu olsun.
Muhafazakâr olsun, liberal olsun.
Yani dünya görüşü ne olursa olsun...
Bizim halkımız...
Anarşi, kaos, başkaldırı, ambargo, direniş, eylem, boykot sevmiyor.
Bizim ahali, en ağır eleştirileri yapsa da kurumsal yapının saat gibi tıkır tıkır işlemesini arzu ediyor.
İşleyişe yönelik kural dışı olarak algılanabilecek herhangi bir yaklaşımı görünce de...
Hemen düzenden, intizamdan yana tavrını koyuyor.
Halkımızın 12 Eylül’den sonra Kenan Evren Anayasası’na “Evet” demesinin en önemli nedenlerinden biridir bu.
“Aman ağzımızın tadı kaçmasın Ali Rıza Bey” repliği, aslında halkımızın genel duygu durumunun bir özetidir.
Evet.
Yaşadığım hayat, bana bunları öğretti.
Fakat görüyorum ki...
Yaşadığı hayat, bunları CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na öğretmemiş.
Eğer öğretmiş olsaydı...
Bir ana muhalefet lideri olarak “Elektrik faturamı ödemeyeceğim” türünde...
Anarşiyi, kaosu, kargaşayı, düzensizliği, sistemsizliği, intizamsızlığı çağrıştıracak böyle bir çıkış yapmazdı.
Herkes gibi ben de farkındayım:
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olarak benimsenmesi için Kemal Kılıçdaroğlu’nun...
Dikkat çekici çıkışlar yapması gerekiyor.
İyi ama aday olmayı başarmakla iş bitmiyor ki.
Bunun bir de seçilmeyi başarma kısmı var.
Kılıçdaroğlu, dikkat çekici çıkışlar yaparken işin bu kısmını da dikkate alsa iyi eder.
İmza: Bir dost.
ÇOK SAYGI DUYDUM BU HAYAT SEÇİMİNE
BAZI meşhurların, dindar bir hayatı seçtikten sonra...
Acayip sekterleştiklerini...
Anlayışsız bir tutum aldıklarını...
Bir anda siyasallaştıklarını...
Geçmişlerine karşı gaddarlaştıklarını...
Hiç gülümsemediklerini...
Bir anda allame kesildiklerini...
Fark edip her zaman şaşırmışımdır.
Bizim millet sevmez anarşiyi, kaosu falan
Meriç Erkan’ın dindar bir hayatı seçtiğini öğrenince...
“Acaba o da böyle mi oldu?” diye merak ettim.
İmajını yeni seçtiği hayata uydurmuş, adını bile değiştirmiş. Meriç olan adını Mahmut yapmış.
Eskinin Meriç Bey’i, şimdinin Mahmut Bey’i olmuş ve Yeni Şafak’a bir röportaj vermiş.
Baştan sona izledim röportajı.
Ve dedim ki:
İşte budur abi! İşte böyle de değişilir!
Röportaj boyunca...
Huzur bulmuş bir hali vardı. Geçmişiyle kavga etmiyordu. Yaşadığı değişimin bireysel olarak etkisinden başka bir şeyle meşgul olmuyordu. Allamelik taslamıyordu. Yüzünde sürekli bir gülümseme vardı. Seçtiği yeni yolla birlikte kendisiyle de barışmış görünüyordu. Kendi macerasını anlatmaya çalışıyordu. Kimseyi yargılayıp yadırgamıyordu.
Çok derin bir hürmet duydum bu mütevazı değişime.