Uğur Dündar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yüklenilmesini, "Neymiş, bir saatlik yemek arası verip, İngiliz Büyükelçi ile aylar öncesinden belirlenen randevu gereği Sarıyer'deki balıkçıya gitmiş. Vay, sen misin balıkçıya giden? Vurun Ekrem İmamoğlu'na!.." sözleriyle yorumladı.
UĞUR DÜNDAR'IN YAZISI ŞÖYLE:
Ekrem İmamoğlu’nun büyük suçu!..
Hiç unutmuyorum.
Kar fırtınasının aniden bastırdığı 4 Mart 1987 akşamı, askerlik arkadaşlarımla Boğaz”da yemekteydik.
Dönüşte kar yağışı, hızı saatte 70 kilometreyi bulan rüzgarla tipiye dönüşünce, aracımı Baltalimanı”ndaki akaryakıt istasyonuna bıraktım. Zar zor bulabildiğim lastikleri zincirli bir taksiyle ve macera dolu bir yolculukla, Yeşilköy'deki evime sabaha doğru gelebildim!
Uyandığımda karın kalınlığı yaklaşık bir metreyi bulmuş, İstanbul'un çevre illerle bağlantısı kesilmişti.
Tren, otobüs, vapur ve uçak seferleri iptal edilmiş, koca kent, kara teslim olmuştu.
İstanbul'un o güne kadar büyük başarılara imza atan, adı efsaneleşen Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'ın makam aracı bile, Kadıköy-Hasanpaşa'da kara saplanmıştı!..
Haramidere'de yokuşunda ve civarında binlerce araç mahsur kalmıştı.
Çalıştığım Hürriyet Gazetesi'ne gidebilmek için banliyö treniyle Sirkeci'ye geliyor, oradan düşe kalka Cağaloğlu yokuşunu çıkıyordum.
Şehrin büyük bölümüne su verilemiyordu. İkide bir elektrikler de kesiliyor, telefon bağlantıları da kopuyordu.
Baktım olacak gibi değil, tehlikelerle dolu yolculuklarla eve gitmekten vazgeçip, sahil yolundaki Kalyon Oteli'nde kalmaya başladım.
Üçüncü günde kar yağışı ve fırtına durdu.
Herkes “Oh kabus sona erdi” diye düşünmeye başlamıştı ki, asıl felaket beşinci günde vurdu.