Vatandaşlıkla ilgili toplumun canını acıtan iki mesele var.
Parayla satılması, memlekete hiç faydası olmayacağı aşikar olan birtakım kişilerin her ne hikmetse “istisnai vatandaşlık” kapsamında Türk vatandaşı yapılması.
İŞTE FATİH ALTAYLI'NIN YAZISI
Gerçek vatansever herkesin içini acıtan, kanına dokunan bir mesele haline geldi bu.
Bir başka vahamet ise “konut karşılığı” adı altında para ile satılan vatandaşlıkta sayısal bir sınır konmamış olması.
Pasaportumuzun kaç kişiye para ile satılacağını bilmiyoruz.
100 bin mi, 1 milyon mu, 100 milyon mu bilemiyoruz.
Sınır yok.
Ne kadar para o kadar vatandaş.
Sığınmacıların vatandaşlığa alınması ise bir başka rezalet.
Kaç kişinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına alındığını bilmiyoruz.
İçişleri Bakanlığı’nın verdiği “resmi” sayılara kimse güvenmiyor.
Cumhurbaşkanı’nın açıklamasına göre 28 Ağustos 2021’de Türk vatandaşlığına kabul edilen Suriyeli sayısı 110 bindi.
2021’in 12 Ekimindeki yine resmi açıklamaya göre bu sayı 15,5 ayda yüzde 30 civarında artarak 174 bine yükselmişti.
Şubat 2022’de yine resmi açıklamaya göre 193 bin 293, Mart 2022’de ise resmi sayı bu kez 200 bin 950’yi bulmuştu.
Sokaktaki vatandaşa göre ise bu sayı çok çok daha yüksekti.
Kimilerine göre 1 milyon, kimilerine göre 1,7 milyon Suriyeliye vatandaşlık verilmişti.
Belli ki, gerçek sayıyı kolay kolay öğrenemeyeceğiz.
En azından bu iktidar döneminde öğrenmemiz mümkün olmayacak.
Ancak şunu yapmamız mümkün, Türk vatandaşlığına yeni kabul edilen kim var ise, ister Suriyeli, ister Japon, ister Çinli…
Bunlara en azından 5 yıl süreyle farklı bir kimlik kartı vermek.
Mavi ve pembe kimlik yerine “mor kimlik” ya da “yeşil kimlik”.
Yeni vatandaşlar 5 yıl süre ile bu kimliklere sahip olsunlar.
Bu bir Türk “deneme vatandaşlığı” süresi olsun.
Bu süre içinde bir suç işlemezler, kriminal bir olaya karışmazlar ise 5 yılın sonunda, tabii bir de Türkçe ve basit bile olsa bir yurttaşlık sınavından geçerek “tam vatandaşlık” hakkı kazansınlar.