Meriç Köyatası'nın, "Sevgili Uğur, televizyonda Cumhurbaşkanını dinliyorum ve kulaklarıma inanamıyorum. Çok büyük bir enflasyon dalgası gelecek" sözleri dikkat çekti.
UĞUR DÜNDAR'IN YAZISI ŞÖYLE:
Türkiye nereye koşuyor?…
Döviz kurlarının Türk Lirası karşısında rekor kırması üzerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki akşam, TL mevduatlarına kur garantisi verileceğini açıkladı. Açıklamayla birlikte kamu bankaları da döviz satışlarına başladı ve Dolar ile Euro hızla inişe geçti.
İşte o dakikalarda, ekonomiye dönük öngörüleri hep doğru çıkan, Doğru Parti'nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Meriç Köyatası dostum arayıp “Sevgili Uğur, televizyonda Cumhurbaşkanını dinliyorum ve kulaklarıma inanamıyorum. Çok büyük bir enflasyon dalgası gelecek” diyerek endişelerini dile getirdi. Ertesi sabah da aşağıdaki mektubu gönderdi:
“Döviz kurlarıyla piyasalarda fiyatların ani bir şekilde yükselmesi de, ani
bir şekilde düşmesi de istikrarsızlık göstergesidir ve sağlıklı değildir.
Dövizde son 4 ayda yaşanan spekülatif yükselişin normal şartlarda faiz artışı ve
bütçeden tasarruflarla engellenmesi gerekirken, Saray yönetimi, TL mevduata
kur garantisi vererek, üstü kapalı faiz artırımı yaptı. Bu kur garantisinin
bütün yükü ve riskleri Hazine'nin üstüne yıkıldı. Hazine'nin, dolayısı ile Türk
Milleti'nin sırtındaki, kur garantili otoyollar, köprüler, havaalanları, şehir
hastanelerine ilaveten, şimdi de kur garantili faiz yükü bindi!
Faiz, borç alanla borç veren arasındaki bir fiyattır. Başka bir ifade ile mevduat sahibi ile banka arasında ve kredi alanla banka arasındaki fiyattır. Şimdi devlet mevduat sahibine diyor ki, “Sen paranı Türk Lirası ile bankaya yatır. Faiz ne kadar düşük olursa olsun fark etmez, dönem sonunda döviz kuru ne kadar arttıysa, aradaki farkı ben vereceğim.” Faizi ödemesi gereken bankalar ve kredi kullanan iş adamları yerine, bu parayı Hazine'ye, yani halkımıza ödetiyor!..
Bir taraftan “Eyyy TÜSİAD biz sizin cibilliyetinizi biliyoruz” derken, diğer taraftan bankalar ve kredi kullanan işadamlarının üzerindeki tüm riskleri milletin sırtına havale ediyor. Belli ki, döviz kurundaki büyük artışlar, dış borcu bulunan bankalar ve özel sektörü uçurumun kenarına getirmiş. Anlaşılan kötü ekonomi yönetimi nedeniyle, bankalar ve dış borçlu özel sektör şirketleri kurtarılmaya çalışılıyor.
Bedelinin de Hazine'nin iflası olarak ödeneceği görülüyor.
Bir de şunu hatırlatmakta yarar var: Saray yönetimi ve yandaşları, bundan iki gün öncesine kadar “Kuru bilinçli olarak yükseltiyoruz. İhracata dayalı yerli ve milli Türk modeli uygulayacağız” derken ani bir U dönüşü çektiler. Hiçbir dayanağı olmayan yüksek kura dayalı Türk modeli hayallerinin ömrü nasıl kısa olduysa, bu modelin ömrü de o kadar kısa olacak.
Bu modelde ısrar edilirse neler olacağını özetleyelim:
Bankalar mevduata düşük faiz verecek. Artan kur farkını Hazine bütçede olmayan para ile karşılamaya çalışacak. Ya bugünden çok daha yüksek faizle borçlanacak ve bu borcu halktan toplayacağı vergilerle ödeyecek. Ya da dönüp Merkez Bankası'na para bas, bana ver diyecek.