Meriç Köyatası, "Maalesef yaşadığımız kur krizi, 1994 ve 2001 krizinden daha ağır olacak gibi duruyor" dedi.
UĞUR DÜNDAR'IN YAZISI ŞÖYLE:
Sömürge ekonomisi modeli!..
Doğru Parti'nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, dostum, gazetecilikten arkadaşım Meriç Köyatası, gerek kurlardaki artışın, gerekse yeni belirlenen asgari ücretin Türkiye'yi fakirleştirdiğini, fakirleşen bir ülkede düşük değerli ihraç malları ile bir kalkınma ve refah sağlanamayacağını, aksine ekonomide sömürge modeline geçildiğini öne sürüyor. Özellikle emekliler için söyledikleri çok ilginç. Zira ister kapitalizmin kuramcısı Adam Smith'in penceresinden, ister sosyalist ekonominin kuramcısı Karl Marks'ın penceresinden bakın, emekliler için ciddi bir maaş zammı yapılması gerektiğini savunuyor.
Köyatası, ekonomide alınan kararları ve yapılmak istenenleri şöyle yorumluyor:
“Ekonomide fırtınalı günler yaşıyoruz. 15 Aralık'ta ABD Merkez Bankası FED'in açıklaması, 16 Aralık'ta bizim Merkez Bankası'nın faiz indirme kararı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan asgari ücreti birlikte değerlendirmemiz gerekiyor. Türkiye giderek fakirleşiyor. Hem döviz kurundaki artışlar nedeniyle fakirleşiyor, hem de asgari ücretin kâğıt üstündeki artışı, ama gerçekteki düşüşü nedeniyle yoksullaşıyoruz.
Maalesef Türkiye, bilinçli bir şekilde son dört ayda faizleri indirerek Türk Lirası'nın yaklaşık yüzde 80 değer kaybetmesine yol açtı. Şu ana kadar dolar değer kazanmıyor, Türk Lirası değer kaybediyordu. ABD Merkez Bankası'nın 15 Aralık'ta yaptığı varlık alımlarını azaltma kararı, artık tahvil alımlarını sınırlayacağı ve karşılığında piyasaya dolar sürmeyeceği anlamına geliyor. Ayrıca 2022 ve 2023 yıllarında da faizi yükselteceğini açıkladı. ABD'nin bu politikası tüm dünyada doların değerini yükseltecek. Bugünden itibaren Türk Lirası hem kendi iç sorunları nedeniyle değer kaybetmeye devam edecek, yanı sıra ABD doları da kendi dinamiği ile değer kazanacak. Böylelikle döviz kuru iki etki nedeniyle yükselmeye devam edecek.
Yine ayrıca Türkiye'nin 450 milyar dolarlık dış borcu, bir yıl içinde ödenmesi gereken dış borç ve cari açık miktarının yaklaşık 200 milyar doları bulması, ek döviz talebi yaratacak. Bu da döviz kuru üstünde yine yukarı yönlü bir baskı oluşturacak. Artan döviz kuru, mevcut enflasyonu daha da artıracak. Türkiye, enflasyon, devalüasyon sarmalına girmiş durumda. Güvenilir bir siyasi iktidar değişikliği ve sağlam bir ekonomi politikası yürürlüğe girinceye kadar bu kısır döngü devam edecek.
Maalesef yaşadığımız kur krizi, 1994 ve 2001 krizinden daha ağır olacak gibi duruyor. Hatırlarsın, ekonomi profesörü Tansu Çiller, yüzde 90 olan faizleri emirle yüzde 88'e indirmek isteyince dolar 8 bin liradan 12 bin liraya, ardından da bir iki ay içinde 40 bin liraya çıkmış, sonrasında gecelik repo faizlerinin yüzde 400'e çıkarılmasıyla 30 bin lirada sakinleşmişti. İnatla ve emirle faizi indirmenin bedeli yüzde 375 oranında devalüasyon olmuştu. Şu andaki dış borcumuz ve cari açığımız 1994'ten daha ağır… Varın bundan sonra olacakları tahmin edin.
Ve maalesef bunlar bilinçli uygulanan politikaların sonucu. Şu soruyu rahatlıkla sorabiliriz. ‘Türkiye'nin uluslararası piyasalarda güven kaybı o kadar arttı ki artık yurt dışından yüksek faizle bile borç bulmakta zorlanıyor. Acaba dış kaynak yaratmak için Türkiye'nin varlık değerlerini iyice ucuzlatıp yok pahasına yabancılara mı satmayı planlıyorlar?..'
Türkiye'de olan biteni yakından izleyenler, bu soruya gerçekçi yanıt bulabilecektir diye düşünüyorum.