Milli bayramların göstermelik olarak kutlandığını ifade eden Çölaşan, "Ellerinden gelse tümünü iptal edecekler de o kadarı pek mümkün olmuyor" dedi.
Emin Çölaşan'ın yazısı şöyle:
Başkomutan’ın teslim oluşu
Sevgili okurlarım, tüm ulusal bayramları unutturmaya çalışan, protokol törenleri dışında kutlamaları bile yasaklayan bir iktidarla karşı karşıyayız…
26-30 Ağustos arası her yıl Zafer Haftası olarak kutlanırdı.
Bunlar ulusal kavramları unutturmak için başka bir uygulama başlattı! 26 Ağustos'a bu yıl da 950 yıl önceki Malazgirt Savaşı'nı oturttular ve onu kutluyorlar.
Bizim Zafer Bayramı'ndan ise göstermelik protokol törenleri dışında ses yok!
Hani 23 Nisan'ı gündemden düşürmek için o tarihe Peygamberin Kutlu Doğum Haftasını yerleştirdiler ya, aynen onun gibi!
Ulusal bayramlarımız zaten çok az.
23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim.
Ellerinden gelse tümünü iptal edecekler de o kadarı pek mümkün olmuyor! Sadece yasaklamakla yetiniyorlar.
30 Ağustos (1922) Zafer Bayramı'nın anlamını ve perde arkasını pek çok kişi bilmez. Ege ve Batı Anadolu'yu işgal eden Yunan ordusuna karşı İnönü ve Sakarya'da kazandığımız zaferler sonrasında çatışmalar azalmıştı, cephelerde durgunluk vardı.
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa.
Bugünkü sahtekârların aşağılamaya kalkıştığı iki aslan yürekli adam. Ömürleri cephelerde geçmiş, en ön saflarda vuruşmuş kahramanlar.
Türk Ordusu düşmana saldıracak ve son darbeyi vurmaya çalışacaktı. Ancak bunun çok gizli tutulması gerekiyordu. Asker bile yeni mevzilerine gece yürüyüşleriyle giriyordu. Ankara'da kurulan Anadolu Ajansı 26 Ağustos öncesinde bir haber geçti:
“Mustafa Kemal Paşa yarın Çankaya'da bir çay ziyafeti verecek.”
Dikkatler oraya çevrilirken Mustafa Kemal Paşa Ankara'dan sessizce ayrılıp Batı Cephesi'ne, Afyon yakınlarına gitti. Saldırı planları hazırdı.
Türk Ordusu mevzilendi, 26 Ağustos günü Büyük Taarruz başladı.
İşgal altındaki vatan toprakları kurtarılacaktı.
Birkaç gün sonra Mustafa Kemal Paşa o ünlü emrini verdi:
“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri.”
(O yıllarda Ege, Akdeniz olarak tanımlanırdı.)
Uşak, Afyon, Bursa, Aydın, Manisa, her yer adım adım kurtarıldı. Şimdi sırada İzmir vardı.
30 Ağustos 1922'de gerçekleşen büyük meydan muharebesini kazanıp son vuruşu yaptık. Ordularımız İzmir'e yönelmişti. Yürüyüş at sırtında veya yayan yapılıyor, Mehmetçik o sıcakta aç susuz, işgal altındaki yanmış ve yıkık beldeleri tek tek kurtarıp İzmir'e doğru ilerliyordu. İzmir 9 Eylül günü kurtarıldı, hükümet konağına bayrağımız çekildi.