Habertürk yazarı usta gazeteci Fatih Altaylı, "Barolar siyaset yapmasın ama parti mi olsun!" başlıklı bugünkü yazısında baroların Ankara yürüyüşünü yorumladı.
"Büyük kentlerin çok avukatlı barolarını seçim yoluyla kontrol altına alamayan siyaset, şimdi bu baroları bölerek kontrol altına almayı amaçlıyor." diyen Altaylı, "Seçime girdin kazanamadın. Hemen yeni bir Baro kur. Bir süre sonra her siyasi görüşün, her güç veya baskı grubunun kendi barosu olur. AK Partili avukatların barosu, sosyal demokrat avukatların barosu, milliyetçi avukatların barosu, muhafazakar avukatların barosu, böl bölebildiğin kadar." ifadelerini kullandı.
İŞTE ALTAYLI'NIN O YAZISI
Baro kelimesinin kökenini bilir misiniz ya da hiç merak ettiniz mi?
Fransızcadan gelir.
Aslında “çubuk” demektir.
Halkın ve halkı yönetici zümreye karşı savunan avukatları “Hakimlerden” ayıran engele denir.
Daha sonra avukatların meslek örgütü haline gelmiştir ama asla ve asla başka mesleklerin örgütü olan “Oda” kavramı ile karıştırılmamalıdır.
Şimdi Türkiye’deki barolarla ilgili yeni bir yasa getirilmek isteniyor.
Adalet Bakanı’nın bile görmediği, haberi olmayan bir yasa, TBMM’ye yollanıyor.
Türkiye’deki barolara yeni bir “hiza” vermeyi amaçladığı aşikar olan bir yasa.
Büyük kentlerin çok avukatlı barolarını seçim yoluyla kontrol altına alamayan siyaset, şimdi bu baroları bölerek kontrol altına almayı amaçlıyor.
Henüz kimsenin net olarak görmediği yasada 2 bin avukatın bir araya gelerek bir baro kurabileceği gibi garip bir fikir yer alıyor.
Mesela 48 bin avukatın kayıtlı olduğu İstanbul Barosu 24 ayrı baroya bölünebilir.
Seçime girdin kazanamadın.
Hemen yeni bir Baro kur.
Bir süre sonra her siyasi görüşün, her güç veya baskı grubunun kendi barosu olur.
AK Partili avukatların barosu, sosyal demokrat avukatların barosu, milliyetçi avukatların barosu, muhafazakar avukatların barosu, böl bölebildiğin kadar.
Her partiye bir baro.
Haliyle bir süre sonra iktidar partilerinin baroları güç kazanır.
Davalar o baro mensuplarına gider, o baronun üyeleri neredeyse mahkemelerin sicil amiri haline gelirler.
Sonra iktidar değişir, güç dengeleri değişir, güçlü baro değişir.
Parayla değil sırayla olur anlayacağınız.
Altta kalan bağırır.
Siyaset baroların içine öyle bir sirayet eder ki, çekseniz çıkaramazsınız.
Anlayacağınız Türkiye sanki az bölünmüş gibi, bir de şimdi baroları bölecekler.
İddia o ki, bu işin arkasında Metin Feyzioğlu var.
Üç büyük kentin barolarının desteğini kaybettiği için bu düzenlemede onun aklının olduğu söyleniyor.
Öyle mi, değil mi bilemem.
Ama zaten yeterince sorunu olan Türk yargı sistemine yeni sorunlar getirmekten başka bir işe yaramaz böyle bir yasa.
Ve Türk yargısının onca sorunu varken, onlara değil de buraya odaklanmak.
O da ayrı bir garabet.